Koç Üniversitesi araştırmacıları, hiçbir yerde teşhis konamadığı için Kosova’dan gelen 6 yaşındaki bir çocukta, şimdiye kadar hiçbir hastalıkla ilişkilendirilmemiş bir genin, kas hastalığına yol açtığını keşfetti. Dünyada ilk olan bu keşfin yayınlanmasının ardından, pek çok ülkeden 18 kişide daha aynı hastalığın olduğu anlaşıldı. Çalışmayı yürüten Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Hülya Kayserili ile Fransız Nörobilimci Yrd. Doç. Dr. Nathalie Escande Beillard, bu genin neden olduğu kas hastalığını tedavi etmeye yönelik çalışmaların ileride SMA açısından da umut olabileceğini söyledi.
Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi araştırmacıları tarafından TÜBİTAK desteğiyle gerçekleştirilen çalışmada, kas hastalığına yol açan yeni bir gen keşfedildi. Yürümekte ve oturmakta zorlanan ve Sağlık Bakanlığı ile Koç Sağlık Vakfı’nın desteklediği Uluslararası Hasta Programı aracılığıyla Koç Üniversitesi Hastanesi’ne getirilen 6 yaşındaki Kosovalı bir çocuğa, pek çok test yapıldı. Ancak bilinen hiçbir hastalık teşhis edilemedi. Daha sonra bu gizemli durumun genetik temellerini çözmek için, geniş kapsamlı nörolojik ve genetik testler yapıldı. Araştırmacılar, daha önce hiçbir hastalıkla ilişkilendirilmemiş bir genin, zamanla kaslarda hasara neden olan bir protein ürettiğini keşfetti. Yeni keşif sonrası 11 farklı ülkede, 18 kişide daha bu hastalığın olduğu ortaya çıktı. Dünyada ilk kez tanımlanan bu hastalıkla ilgili makale, Şubat ayında dünyaca ünlü bilim dergisi Nature Communications’da da yayınlandı. Çalışmanın detaylarını ilk kez paylaşan araştırmacılar, bu genin neden olduğu kas hastalığını düzeltmeye yönelik tedaviyi bulabildikleri takdirde bunun, SMA hastaları için de alternatif tedaviler açısından umut olabileceğini kaydetti.
“Bizim çıkış noktamız oldu”
Araştırma, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hülya Kayserili, Nöroloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Piraye Oflazer ve TÜBİTAK’ın tersine beyin göçü projesi BİDEB 2232 Uluslararası Üstün Araştırmacı Bursu ile 4 yıl önce Türkiye’ye gelen Fransız Nörobilim Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nathalie Escande Beillard liderliğinde bir ekip tarafından yürütülüyor. Prof. Dr. Hülya Kayserili, “İlk tanıyı koyduğumuz hasta Kosova’dan gelen 6 yaşında bir çocuk hastaydı. Bunun kas hastalığı bulgularını gösteriyordu. Çok kapsamlı bir test yaptığımızda bilinen hiçbir genle ilişkisini gösteremedik. Şu ana kadar hiçbir kas hastalığı ya da herhangi bir hastalıkla ilişkisi tanımlanmamış bir gende değişim keşfettik. Bu bizim çıkış noktamız oldu. SNUPN adı verilen bir gen tarafından kodlanan ‘Snurportin-1’ protein diyebileceğimiz bir gende değişim bulduk. Bu gen, hücre fonksiyonlarının korunmasında çok önemli bir gen” dedi.
Kasları korumada kritik rolü olan protein
“Snuportin-1” adı verilen bu proteinin, kas hücrelerinin yapısal bütünlüğünü ve fonksiyonunu korumada kritik bir rol oynadığını “ilk kez göstermiş olduklarını da vurgulayan Prof. Dr. Kayserili, iki hastada yeni doğan döneminde bulguların ortaya çıkmış olmasının, hastalığın çok da nadir olmadığına işaret ettiğini ve bu nedenle çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını belirterek “Kas hastalıkları başlangıç yaşına göre ya da etkilediği kas grubuna göre sınıflandırılabilir. Doğumda başlayan, çok erken yaşlarda yani 0-1 yaşlarında başlayan ya da daha geç yaşlarda ortaya çıkan kas hastalıkları olabiliyor. Tutulan kas gruplarına göre sınıflandırılabilir. Bu hastamızdaki bulgular, 6 yaşındaki bir hastanızdı daha çok kalça ve omuz eklem civarındaki kasları etkileyen bir hastalığı vardı. Yürüyebiliyordu ama yürümesi zorluydu. Dünyada benzer alanlarda çalışan araştırmacılara ulaşabileceğimiz bir veri tabanı var. Hem bu sistemle hem de farklı tanıdığımız araştırma grupları üzerinden 17 aileye ulaştık. Bu hastalık ve bu gen birbiriyle ilişkili diye emin olduk. Yaş grubu farklı olan iki hastaya rastladık.” diye konuştu.
“Sanıldığından daha yaygın”
“Kasları zamanla adeta yok ediyor”
Tıpkı SMA’daki gibi kaslarda hasara yol açan bu yeni hastalığın da zamanla ilerleyici bir karakter gösterdiğini, hatta ölüme neden olabildiğini belirten Prof. Dr. Kayserili, sözlerini şöyle noktaladı: “Hastalık ilerleyici, bir süre sonra solunum fonksiyonlarını ve solunum kaslarını etkiliyor. Hastalar yürüyemiyor, tekerlekli sandalyeye bağımlı oluyorlar ve solunum fonksiyonlarındaki problemler nedeniyle enfeksiyon riski de artarak hastalar kaybedilebiliyor. Niye farklı kas grupları etkileniyor, o kas gruplarındaki ilk değişiklikler neler? Bunu daha iyi anladıktan sonra tedaviye yönelik çalışmaların öncüllerini zebra balığı modelinde yapmayı hedefliyoruz. Buradaki nihai hedef, hastalarla etkin tedaviyi buluşturmak”
SMA detayı
Fransız Nörobilimci Yrd. Doç. Dr. Nathalie Escande Beillard ise Türkiye’ye TÜBİTAK fonu sayesinde büyük umut ve hayallerle geldiğini kaydederek SNUPN geninin ürettiği proteinin, bir kas hastalığına neden olabileceği fikrinin, SMA’ya yol açan başka bir gen proteiniyle olan ilişkisini gördükten sonra ortaya çıktığına işaret etti. Beillard, iki hastalığın birbirinden farklı olduğunu ama nihai olarak ikisinin de kaslarda bozulmayla ilerlediği için, geliştirebilecekleri yeni bir tedavinin, SMA hastalığı için de umut olabileceğini söyledi. Beillard, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu gen, SMA hastalığıyla direkt ilişkili değil; ama bu iki proteinin kaslarda birlikte çalışması, farklı kas hastalıklarının birbirini etkileyebileceğini de gösteriyor. Yani bizim keşfettiğimiz hastalığa yol açan protein ile SMA’ya neden olan protein, hücre içinde birbirleriyle etkileşimde ve kaslarda önemli rolleri olduğu kesin. Bu nedenle belki de gelecekte SMA tedavisine de yardımcı olacak deliller elde edebiliriz. Çünkü kaslarda bir tedavi sağlayabilirsek, günümüzde uygulanan ama maalesef halen tam olarak etkili olamayan SMA tedavilerine nazaran, direkt olarak belki daha başarılı olabiliriz.”
“Bu konuda, dünyadaki en büyük çalışma”
Kas hasarına yol açan gizemli hastalığın tedavisini bulabilmek için Koç Üniversitesi Translasyonel Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (KUTTAM) kurulan “Zebra balığı Laboratuvarında, SNUPN geninin hayvan modeli oluşturuldu ve bunun için zebra balığındaki ilişkili gen, yıkıma uğratıldı. Ekip böylece, yeni keşfettikleri genetik hastalığı taklit eden bir hayvan modeli oluşturmayı başardı. Bu model sayesinde de hastaları iyileştirmek için tedavi stratejileri geliştirilecek. Yrd. Doç. Dr. Beillard, Koç Üniversitesi’ndeki projede en çok hasta ve aileyi içeren çalışmayı yürüttüklerini vurguladı ve bu açıdan dünyada ilk ve öncül bir araştırma olduğunu da vurguladı. Beillard, sözlerini şöyle noktaladı: “Hayvan modelleri dışında hücre modelleri de yapacağız. Gerçek hastaların kas hücreleri üzerinde tedavi modelleri geliştirmeye çalışacağız. En kısa sürede bu hastaları tedavi edebilecek bir ilaç geliştirmek ya da gen düzenleyici tedaviler elde etmek nihai hedefimiz. Ama bunun için finansal destek yani fon bulabilmemiz ve insan gücü desteği gerekiyor.” (DHA)